Zaman en büyük nimettir, ömür çok kısadır, nefeslerimiz sayılıdır. Hırsızlığın her çeşidi suçtur, haramdır, günahtır. Hırsızlıkta çalınan eşya, mal mülkse bunun telafisi, geriye getirilmesi mümkündür. Ama boşa geçen zamanların geriye gelmesi mümkün değildir.
Her şeyi zamanı, mekânı yaratan, Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’dır. Bize ikram ve ihsan buyurduğu sayısız nimetlerine şükran borcumuz var. Şükür, nimetleri isyanda değil, itaatte kullanmaktır. Nankörlükte nimet azalıyor, alınıyor iken, şükürde ise arttırılıyor. “Şükürde; huzur, refah ve güvenlik var. Nankörlükteyse korku ve geçim darlığı…” (Nahl/112). “Zikir; Allah’a itaatle, haramlardan kaçınmakla olur. Sadece anmak değildir” (S.A.V.).
İmam Şafiî Hazretleri de şöyle buyuruyor: Sahih imanla, salih amellerle, hakkı ve sabrı tavsiye edenler/zamanını bunlarla değerlendirenler kazanır/kurtulur. Aksi takdirde hüsran olur.
Müminun Suresi’nin 3. ayetinde, zamanın israfından kaçınanların (boş, yararsız söz ve işlerden) kurtulacak müminlerden olduğu zikredilir. Zaman, salih amellerle doldurulmalı. Biz, Rabbimizin ilahi nefhasıyla varız. O’ndan geldik. O’nunla, O’na döndürülüyoruz. İnşirah Suresi’nde, “Bir iş bitince başkasına başla… Boş durma…” buyrulur.
Bir akademisyen, “Kur’an-ı Kerim’de her şeyi buldum. Tatili bulamadım” demişti. İmam Şafiî Hazretleri de şöyle buyuruyor: “İnsan hak ile meşgul olmazsa onu batıl kuşatır.”
Sevgili peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Dünya, ahretin tarlasıdır”
“Malayaniyi (yararsız söz ve işler) terk etmek, imanın güzelliğindendir.”
“İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olanlar, hizmet edenlerdir.”
“Akıllı insan, nefsini hesaba çekendir.”
“Hayırlı işlerde acele edin.”
“Tembellikten Allah’a sığınırım.”
Atalarımız ‘vakit, nakittir’ demiş, ancak nakit sonradan kazanılabilse de giden zaman (vakit) akarsu gibi geri dönmez ki. Her nefes son nefestir” bilinciyle yaşamak ne kadar mümkün?! Nefeslerimiz sayılı. Nefesle yaşıyoruz. Alıyor, veriyoruz. Her nefesimizde fark etmesek de zikirdeyiz. Değerli olan zaman nimet ve emanetini daha değerli, önemli şeylerde harcamak, kullanabilmek akıllıların işidir.
İsraf; gereksiz, ölçüsüz, yersiz harcamaktır. Ve de haramdır. Şeytan arkadaşlığıdır. Ne yazık ki, tüm emanet/nimetlerde israfa batmışız. Paramızı, sağlığımızı, organlarımızı vb. zamanımızı, ömrümüzü israftayız… Zamanımızı iyiliklerle doldurmak yerine, onu değerlendirmiyor, hatta kötülüklerde israf edebiliyoruz. Kâr yerine zarar… Ne büyük gaflet…
Zamanın, muayyen, belirlenmiş, sınırlandırılmış olanlarına “vakit” denilir. Yıl, mevsim, ay, hafta, gün, sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı… Ömrümüz, hayatımız muayyen. Nefeslerimiz sayılı… Ecel gelmeyince kimse ölmez.
Hayatımız dünya pazarında alışverişlerle geçiyor. Bu alışverişten kazançlı çıkmak ne kadar mümkün? Dünya dünyalıkları değil sadece, ahreti kazanma yurdudur. Dünya araç, ahiret amaçtır. Dünya gurbet, geçici konaklama yurdu. Ahret sonsuzluk/karar yurdu. Ömrünü/vaktini, nimetleri Allah yolunda harcayanlar kazanacak, haramlardan biriktirenler ve harcamayanlar da hüsrana uğrayacak. Allah yolunda can veren, infak edenler kazanıyor, haramlarla/faizle mal biriktirenler de kaybediyor bu pazarda.
Her insan için gün 24 saattir. Günlük hayatımızda Sevgili peygamber Efendimiz (SAV)’in günlük hayatta yaşadığı sünnetleri, güzel ahlakı bizlere de örnek ve rehber olsun.
Dünya üç gündür. Dün geçti. Yarın gelecek mi? Meçhul. Dem bu dem. Gün bugün. Bugünü değerlendirmek gerekir.
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN.