Nedense tedavi edilmez düzeyde, Batı hayranlığımız var. Bu nedenle her şeyi Batı da arıyoruz.
Öyle ki; bilgeleri bile karanlık ortaçağdaki Avrupa’dan arar olduk. Oysa bu coğrafyada yetişen bilgelerin eserlerine göz atarak hayata dair her şeyi daha kolay öğreneceğiz. Sözü uzatmayalım. Büyük düşürümüz Hz. Mevlana’nın kendi ağzından anlattığı haliyle hayattan neler öğrendiğine bakalım. Öyle bir bilge ki, öğrendiklerini kendine saklamayıp bizler için kaleme de almış. Allah rahmet eylesin, dileklerimle buyurun birlikte okuyalım:
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum ışığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi. Ağladım, yaşamayı öğrendim; doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu, aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim; yarıştım onunla. Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim. İnsanı öğrendim; sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu. Sonra da her insanın içinde, iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim; sonra güvenmeyi. Sonra da, güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu. Sevginin, güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim. İnsan tenini öğrendim; Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu, sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim. Evreni öğrendim; sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim; sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini, sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim. Okumayı öğrendim; kendime yazıyı öğrettim, bir süre sonra yazı bana kendimi öğretti. Gitmeyi öğrendim; sonra dayanamayıp dönmeyi, daha da sonra kendime rağmen gitmeyi öğrendim.
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta, sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonra da asil yürüyüşün, kalabalıklara karşı olması gerektiğini öğrendim.
Düşünmeyi öğrendim; sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin, kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim. Namusun önemini öğrendim; sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu, gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim. Gerçeği öğrendim bir gün ve gerçeğin acı olduğunu da öğrendim. Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim. Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Hepimiz bu dünyanın öğrencileriyiz. Bu dünyada ne için bulunduğumuzu ve neleri öğrenmemiz gerektiğini, öğrendiklerimizi nasıl yaşayarak bu gök kubbenin altında hoş bir sadâ bırakma gayreti içerisinde olmalıyız. Birbirimizi sevelim, sayalım, bu dünya hiç kimseye kalmaz.
Sevgi, saygı ve dualarımla.