Her gün dünyadan uzaklaşıyoruz, ahirete yaklaşıyoruz.
İşte dört günlük kurban bayramı hayatımızdan geçti, gitti. Kurban Bayramı namazını Vahide Özfatura Cami’nde kıldıktan sonra kendi tesisimizde üzerimize vacip olan kurbanımızı bizzat kendim Allah rızası için kestim, kardeşim Erol’la yüzme işini yaptık, çevre temizliğine çok dikkat ettik ve kurban etlerinin dağıtımını yaptık. Bayram için evimize gelenlerle ilgilendik, bizlerde eş, dost, komşu, akraba ve mezarlık ziyaretlerinde bulunduk, cenazelere katıldım. Kurban Bayramı’nın üçüncü günü 349. Kabulbaba Güreşleri’ne giderek, yurdun birçok bölgelerinden gelen basın arkadaşlara ev sahipliği yapıp yardımcı oldum.
Hac Suresi 37. ayetin meali: Rabbimiz, “Kurbanların etleri ve kanları kesinlikle Allah’a ulaşmayacaktır. Fakat sizin takvanız ulaşacaktır” buyurmaktadır. Esas olan Allah’ın emrine uymaktır. Gösteriş için böbürlenmek için kesenlerden değil, ancak Allah’ın emrine uymayı şiar edinenlerden kabul edilir.
Kurbanın önemli özelliği de paylaşmaktır. Buzdolabına et stoklamak için kesilen kurban, kurban değildir. Kurban eti ne kadar çok paylaşılırsa kurban kesen kimse o kadar yatırım yapmış demektir. İslam paylaşma dinidir. Kur’an-ı Kerim namazla birlikte sürekli zekâtı zikrederek paylaşmanın ehemmiyetine dikkat çeker.
Zekât, öşür, sadaka ve kurban eti gibi farz, vacip, nafile mükellefiyetlerin tamamı başkalarıyla özellikle ihtiyaç sahipleriyle paylaşımı teşvik eder. Kurban Bayramı da paylaşım bayramıdır.
Bu günkü yazımı Azerbaycanlı Vugar Azizof’un satırlarıyla bitiriyorum, “İsmail, kurban olmaya değil; görünür olmaya, alkış almaya hazırlanıyor. Teslimiyetin değil, tüketimin öznesi.”
Günümüzde adalet, çoğu yerde güçlüden yana işliyor. Kurban eşitliğin değil, etkinin göstergesi olmuş. Sosyal yardımlaşma kurumları ise adaletli bir paylaşımın değil, görsel şovların sahnesine dönüşmüş durumda. İktisadi sistem ise ihsana değil, istismara dayalı. Kurban; paylaşımın değil, yılda bir kere yapılan et dağıtım etkinliğinin adı olmuş. Oysa kurban, toplumun her hücresine adaletin sinmesi demekti. Bugün ne sosyal adalet, ne de iktisadi ahlak kurbanlık ruhunu taşıyor. Kurbanın sembolize ettiği yakınlaşma, paylaşma, arınma ruhu yerine gösteri, alışveriş ve sosyal medya kültürü baskın.
Kurbanlık hayvan var ama ‘kurban’ yok. İhsan yok, rahmet yok, infak yok. Et var ama rahmani tat yok.
İbrahim, İsmail ve Kurban üçlüsü, her çağda medeniyet inşasının ruhunu taşır. Bugün bu üçlü yeniden dirilmezse, kurban sadece etle sınırlı bir ibadet olarak kalmaya mahkûm olur. Ama eğer dirilirse, bu topraklarda yeniden bir İbrahimi çağ başlayabilir.
Zaten bizim dinimizin doğumdan ölüme bütün hayatı kuşatan mükemmel bir din olduğunu unutmayalım. Allah, daha nice Kurban bayramlarına şuurlu bireyler olarak, sevdiklerimizle sağlıklı bir şekilde kavuştursun. Cumamız mübarek olsun, dualarımla.