Evlad-ı Fatihan’ın Edirne.
Dünya tarihinin ve tarihimizin muhteşem zaferlerinden biri olan İstanbul’un Fethi’nin 572’inci yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Jandarma Genel Komutanlığımıza bağlı Mehteran Birliği Selimiye Meydanı’nda… Semalarda ebediyen yankılanacak ezanların, çağ kapatıp çağ açan bir medeniyet yürüyüşünün ilk adımıydı bu. Kutlu Fethin müjdesi, Edirne’den yükseldi; kararlılığın, inancın ve zaferin adı oldu. Fatih’in izinde, tarihin ruhunu taşıyarak, coşkuyla ve gururla bir kez daha hatırlattık. Bu millet, geçmişini unutmaz, geleceğini onunla yazar.
Edirne Valiliği koordinasyonunda İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce organize edilen ‘İstanbul’un Fethi Edirne’den başlar’ etkinlikleri ile ilgili bizlere bilgi ve resim gönderen Edirne Trakya Üniversitesi’ndeki hemşehrim Süreyya Türker’e teşekkür ediyorum.
İstanbul’un Fethi tarihin en büyük hadiselerinden biridir. Batının ve özellikle Hristiyan Avrupa’nın hazmedemediği, unutamadığı bir hadisedir. Öyle ki 572 yıl boyunca her fırsatta bunun öcünü almak için çırpınmışlardır. Bu güne kadar bir netice alamadılar ve inşallah alamayacaklardır. Tabi biz sahip çıkarsak. Tıpkı Mehmet Akif in dediği gibi, “Sahipsiz olan vatanın batması haktır Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”
İstanbul’u ceddimiz fethetmiştir. Yani Allah bu fethi ecdadımıza nasip etmiştir. Böylelikle Hz. Peygamberin övgüsüne mazhar olmuşlardır. Elbette bu çok değerli bir şeydir. Ne mutlu ceddimize.
Fetih Türklerindir fakat zafer Allah’ındır, yani İslam’ındır, yani İslam ümmetinindir. Çünkü İstanbul son peygamberin işaretiyle alınmıştır. Çünkü İstanbul onu fetheden askerlerin ağzındaki, ‘Allah Allah’ nidalarıyla alınmıştır. Çünkü İstanbul Resulullah’ın öğrettiği İslam’ın fetih ruhuyla alınmıştır, Müslümana bu ruhu kazandıran da hiç şüphesiz ki imanıdır: Allah’a, Resule ve ahirete olan imanı. İstanbul fethedilmeliydi. İstanbul’un fethine dair Hz. Peygamberin verdiği işaret Müslümanlarca emir telakki edilmişti, “Kostantiniyye (İstanbul) mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.” (Müsned.IV.325)
Allah Resulü ister de Müslümanlar yapmaz mı? Yaparlar elbette, hem de, “Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü” diyerek yaparlar! İstanbul, İslam’ın fetih şiarı yani İslam fetihlerinin sembolü olmuştur. Zira yüzyıllar boyunca hep fethedilmek istenmiştir. Bu uğurda nice şehitler verilmiştir. Eyüp el-Ensari gibi nice sahabeler, komutanlar, âlimler, bilginler, yaşlı ve genç mücahitler bu uğurda ya gazi oldular ya da canlarını feda ettiler, üzerlerine düşen görevi layıkıyla yerine getirdiler, hepsini Rahmetle anıyoruz.
Fatih olmak öyle kolay değil. Fatihler ancak kendi iç dünyasında fetih yapmayı başaranlar arasından çıkar. Yani önce iyi bir insan, samimi bir Müslüman olalım, Kur’an ahlakıyla bezenelim. İyiliklerimizi çoğaltalım, kötülüklerimizi azaltalım. Fetih ruhuna sahip olmak bunu gerektirir. Kendi nefsine sahip çıkmayan fethedilen topraklara sahip çıkamaz. Çünkü kendisinde ışık olmayan başkasını aydınlatamaz. Fatih olmak için bunlar yetmez. Bilgi ile donanımlı olmak gerekir. Tıpkı İstanbul surları için o güne kadar görülmemiş tarzda toplar döktüren Fatih Sultan Mehmet gibi bilime ve yeniliğe açık olmak gerekiyor.
İstanbul’u fethedip bizlere emanet eden ecdadımızı rahmetle, dua ile anıyoruz. Bu emanet topraklara sahip çıkıp muhafaza etmeyi ve bu topraklar için hizmet etmeyi cenabı Allah bizlere de nasip eylesin.