Tuğla dünya tarihinde imalatı yapılan ilk yapı malzemesidir. 15.000 yıllık bir geçmişe sahip tuğlanın ham maddesi olan kirli toprak doğallığı ve ucuzluğu sebebiyle konumunu korumuş yerine hiçbir alternatif malzemenin geçmesine izin vermemiştir. (Görçiz: 1996, 40).
Tarih kitapları Anadolu’da ilk pişmiş tuğlanın endüstriyel anlamda üretim ve kullanımının milattan önce 4. yüzyılda Lidyalılar tarafından başlatıldığını yazmaktadır. Tuğla ve kiremit üretimi Anadolu’da Yunanlılardan sonra Bizanslıların katkıları ile gelişmiştir daha sonra Selçuklular Bizanslılardan bu gelişmeyi devralmıştır. Selçukluların da bu konuda epeyce ilerledikleri bir gerçektir Selçuklu mimarisinde tuğla özellikle taş ile birlikte önemli bir mimari birliktelik yaşamıştır. Osmanlılar zamanında kiremit ve tuğla üretimi önemli gelişmeler olmuştur. Küçük ve konkav Osmanlı kiremitlerinin yapımı bu dönemde yapılmıştır. Anadolu’da kiremit ve tuğlaya ilk standart Osmanlılar döneminde getirilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet dönemi tuğlaları 4,5 x 28 x 28 santimetreye ebatlarında hatıllarda kullanılanlar ise daha ince imal edilmiştir. (Görçiz: 1996, 41).
Bundan sonraki dönemde 18 yüzyıla kadar tuğla endüstrisinde önemli değişiklikler görülmemiştir. Rönesans sonrası Sanayi Devriminin başlaması ile bu endüstri dalda gelişmeye başlamıştır Her şeyden önce standardizasyon çalışmaları ve emek yoğun çalışmanın mümkün olduğunca azaltılması konusu her dalda olduğu gibi tuğla ve kiremit endüstrisinde de ön plandadır (Görçiz: 1996, 42).
Cumhuriyetin ilanından sonra yabancı girişimcilerle beraber Marmara ve Ege bölgelerinde tuğla ve kiremit üretim tesisleri yapılmaya başlanmış, ilerleyen dönemde yerli girişimcilerle sektörde gelişim süreci yakalanmış ve öncesinde ithal makinelerle yapılan tesisler yerini yerli makinelere bırakmıştır. İlk tuğla-kiremit fabrikasının Manisa’nın Turgutlu ilçesinin Kısmalı mevkiinde Almanlar ile ortak olarak yapıldığı bilinmektedir.
İlçemizde yabancı ortaklarla kurulan modern fabrikalara rastlanmamıştır. Yerli olarak modern üretime 1980’lerde ancak geçilmiştir.
Yazımızın konusu Mustafakemalpaşa Yalıntaş Mahallesinde (Eski adıyla Mineviz Köyü) 1940’lı yıllarda faaliyet göstermeye başlayan kiremit ve tuğla ocaklarıdır.
Bu ocaklarda yerli kiremit ve tuğla imal edilirdi. Aşağıda sahipleriyle belirtilen ocaklarda üretilen kiremit ve tuğlalar ilçe merkezi ve köyleriyle birlikte Bursa, Balıkesir, Adapazarı, Kocaeli gibi illere gönderilirdi.
Bilinen ocak sahipleri ve ocakları şunlardır:
Yusuf Ağa’nın ocağı, Dere Boyu mevkiinde;
Osman Yıldırım (Muhtar) kiremit ve tuğla ocağı, Adalar Mevkiinde;
Hasan Basri Akın kiremit ve tuğla ocağı, Adalar Mevkiinde;
Cemil Duman (Paşa) kiremit ve tuğla ocağı, Dere Boyu mevkiinde;
Hasan Gökhan kiremit ve tuğla ocağı, Dere Boyu mevkiinde;
Ahmet Kaynak, Fahri Aydın ocağı, Gerede mevkiinde;
Mehmet Ali Ekren kiremit ve tuğla ocağı, Dere Boyu mevkiinde;
Nebi Kartal kiremit ve tuğla ocağı, Dere Boyu mevkiinde;
Hüsamettin Karadeniz’in tuğla ocağı, Dere Boyu mevkiinde;
Rahim Çakır’ın tuğla ocağı şu andaki diyaliz merkezinin yanında;
Remzi Arguden’in ocağı, Ocaklar mevkiinde.
Görüldüğü üzere ocaklar su kenarlarına yakın kurulur; her ocakta fırın, fırının yanında çamur havuzu bulunurdu. Kaynak kişilerle yapılan görüşmelerde her ocağın ruhsatı olduğu ifade edilmiştir.
Genelde sarı yağlı toprak kullanılırdı. Adalar mevkii toprağı daha yağlı olduğu için bu topraktan kiremit imal edilirdi. Zaten yukarıda bahsedilen ocakların tamamına yakını bu bölgede kurulmuştur.
Toprak, Uzun Karaağaçlar mevkiindeki tarlalardan alınırdı. Ocak sahipleri, tarla sahipleri ile anlaşarak toprağı havuzlara taşıtırlardı. Taşıma işi öküz, at arabaları daha sonraları ise traktörlerle yapılmıştır.
Her ocakta tezgâh vardı. Bir tezgâhta iki çamurcu, bir kalıpçı, bir usta, bir ara çamuru çeken ve bir aracı olmak üzere toplam altı kişi çalışırdı.
Ocaklarda Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında tuğla imal edilirdi. Tuğla kalıpları ilçedeki marangozhanelerde üç gözlü kalıp olarak imal edilir, ocağın sahibinin adı ve soyadının ilk harflerini gösteren remizler kabartma olarak bu kalıplarda bulunurdu. Bu remizler basılan tuğlalarda kabartma olarak görünürdü. Kiremit kalıpları ise metalden yapılmış ancak kalıpları kimlerin yaptığı kaynaklarımız tarafından bilinmemektedir.
Tuğlalar genelde standart olarak 23x11x6 cm ebadında idi ancak siparişlere bağlı olarak farklı ebatlarda da tuğla üretiminin yapıldığı da söylenmiştir.
Havuzlar 4 m uzunluğunda, 1,5 m derinliğinde tuğla ile örülmüş yapılardı. Havuza toprak doldurulur, düzlenir, su basılırdı. Bir süre sonra kazıklama (toprağın çiğnenerek sıkıştırılması işlemi) yapılır. (mayalandırma) İlave su isterse eklenirdi.
Çamurlaşan toprak, sabah namazından sonra havuzun dışına çıkarılır, havuza yeniden toprak doldurulur. Ara çamurcu, çamuru ağaç el arabası ile tezgâha taşır, usta keser (usta kalıba çamur yapışmasın diye ince kum serper.), kalıpçı harman yerine kuruması için tuğlaları yayardı.
Harmanda çamur tuğlalar bir günde kurur, üst üste dizilir (fener yapılırdı), fırına taşınırdı.
Tuğla üretimi meteorolojik şartlardan etkilendiğinden yağışlı havalarda işçiler fazladan gayret gösterirler, pişmemiş tuğlaları hızlı bir şekilde fırınlara taşırlar veya üstlerini örterek yağmurdan korumaya çalışırlardı.
Fırının iki kapısı vardı. Fırında kuru odun ve karaçalı yakılırdı. Tuğla ocakları açıldığında kopter yoktu. Her ocağın fırını vardı. Bunlara kemerli fırınlar denirdi. Ocaklarda belli bir süre sonra kömür yakılmaya başlanmış, fırın yerine kopter denilen perdah sistemine geçilmiştir. Tuğlalar kopter denilen sistemde üretilmeye başlanmış, kiremit ince olduğu için klasik kemerli fırınlarda pişirilmeye devam edilmiştir.
1960’li yıllarda Mesut Arguden köye kopter yapar, Kayabaşalı İbrahim ile birlikte kopteri ocak sahipleri ile tanıştırırlar.
Kopter altına fındık kömür serilir, kesilen tuğlalar kuruduktan sonra koptere dizilir. Bir sıra tuğla dizilir, üzerine toz kömür konur onun üzerine yine tuğla ve kömür şeklinde devam edilir, etrafı çamurla sıvanır sonra da kopter yakılırdı. Üretimin sürekliliği için harmanı geniş olan ocakta, kopter yanarken yanına bir kopter daha yakılır üretim devam ederdi.
Fırında 15-20 bin arası tuğla pişirilirken kopterde 70-80 bin tuğla pişirilirdi.
Pişirilen tuğlalar işçiler tarafından iş eldiveni olmadığı için ellerine kenevir çuvalı sarılarak taşınırdı. Bu sarma işine pala denirdi.
Ocaklarda çalışan işçiler, 1960’lı yıllarda 10 lira gündelikle; 1970’li yıllarda ise 18 lira günlük ücretle çalışırlardı. Bu imalat alanları köyde sosyal hayat ve canlılık yaratıyordu. Ocakçı Remzi Arguden her perşembe günü çocuklara simit dağıtırdı.
Bölgede tuğla fabrikası olan en tanınmış ve bu alanda yenilik ve teknolojileri ilçeye ilk getiren kişi Mesut Arguden’dir. Argüden, 1965 yılında Bursa’ya gitmiş, Küçükbalıklı’da tuğla ocağı çalıştırmıştır. 5 yıl sonra tekrar köye döndüğünde Nazmi Bircan ile Yalıntaş çıkışında bulunan kavşağın sol tarafındaki boş alana tuğla ocağını açmıştır. Bursa’daki teknolojiyi getirmiştir. Çamur makineyle yoğrulmaya, tuğlalar makine ile kesilmeye başlanmıştır. Bölgede üretim artmıştır. Bir ara yerli tuğlanın ortasını delikli olarak üretir, piyasada tutulmamıştır.
Sonraki yıllarda Mesut Argüden, Halil Şekerci ile birlikte ilçe girişindeki işadamı Sabri Değirmenci’nin tuğla fabrikasını kiralamış üretime burada devam etmiştir.
Tuğla ve kiremitler ilçede bulunan kamyonlarla ilçe merkezi ve köyleriyle birlikte Bursa, Balıkesir, Adapazarı, Kocaeli gibi illere nakledilirdi. Mümin ustanın ‘Stayir’, Yusuf Durak’ın ‘Austın’ marka kamyonları bilinen taşıtlardı.
Teknolojinin artması, farklı inşaat malzemelerinin çoğalması, yapı teknik ve tarzlarının değişimi ile birlikte 1980’li yılların sonunda bu bölgede tuğla üretimi yavaşlamıştır. Avrupa kiremidi olarak bilinen geçmeli düz kiremitler bu dönemde imal edilmeye başlanmış yerli kiremit üretimi sona ermiştir.
Günümüze gelindiğinde bu tuğla ve kiremit ocaklarının tamamı kapanmış, sahipleri vefat etmiştir. Yazımızda derlenen bilgiler ocak sahiplerinin çocukları ve bu ocaklarda çalışan emektar işçilerden derlenmiştir.
KAYNAK KİŞİLER:
Ali Aydın (1959), Şevki Avcı (1957), Hayrettin Ekren (1961), Halil Çeri (1945), Ruhi Babür (1938), Ali Kalkan (1950), Nihat Erdoğan (1967), Ethem Çetinkaya 1952 doğumlu emekli öğretmen, Ekrem Üzmez 1954 doğumlu emekli öğretmen, İbrahim Kaynak (1951), Görçiz, Dr. Gökhan: Tuğla ve Kiremit Endüstrisi Kısa Tarihçesi, Tuğla ve Kiremit Endüstrisi Dergisi, Temmuz Ağustos 1996, Yıl 1, Sayı 1, sayfa 40,41,42.
Rasim Balaban, Emekli Öğretmen-Yerel Araştırmacı (19 Haziran 2021- 27 Ocak 2025)
(Bu yazı https://www.mkpansiklopedi.com sitesinde yayınlanmıştır.)