Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği (BAL-GÖÇ) Mustafakemalpaşa Şube Başkanı Hüseyin Arslan, 1989’da Bulgaristan’da doruğa ulaşan asimilasyon politikaları sonucu yaşanan ‘Zorunlu Göç’ün 33’üncü yılında yaptığı açıklamada, Türk ve Müslümanlara yaşatılan baskı ve zulmün açtığı yaranın hala kapanmadığını söyledi.
BAL-GÖÇ Şube Başkanı Arslan; “Türkiye’nin kapılarını açması sonucu Bulgaristan’daki malını ve mülkünü bırakan, isimlerini Bulgar adlarıyla değiştirmeyi reddeden 400 bine yakın Müslüman, aileleriyle göç etti. O dönemde nüfusu 8 milyon olan Bulgaristan’da kalan 850 bini aşkın Müslümanın isimleri ise zorla değiştirildi” dedi.
Bulgaristan’da 1989 yılında kansız darbeyle sona eren komünizm döneminin sonunda Türk ve Müslüman azınlığına karşı yürütülen asimilasyon kampanyasının kanlı izleri halen unutulmuyor.
BAL-GÖÇ Şube Başkanı Hüseyin Arslan, Bulgaristan’ın, Türklere yönelik uyguladığı asimilasyon politikası nedeniyle 1989 yılında Türkiye’ye zorunlu göçün başladığı 24 Mayıs sürecinin 33. yılı dolayısıyla açıklamalarda bulundu.
‘KARA BİR SAYFA KAPANDI AMA ACILAR TAZELİĞİNİ KORUYOR’
Bulgaristan’daki baskı rejimine karşı barışçıl direnişlere ordu ve polisin kanlı müdahalesinin yaşandığını söyleyen Arslan; “Çok sayıda kurban veren, zorla Türkiye’ye gönderilen yüz binlerce insanın yüreğinde açılan yara hala tazeliğini koruyor. Komünist Parti, 1984’ün Aralık ayında ‘Yeniden Doğuş’ adını verdikleri bir program başlattı. Bu program Türkleri kültürel yönden tamamen asimile etmeye dönük bir uygulamaydı. Türklerin isimlerinin zorla değiştirilmesi, sünnetin yasaklanması ve her türlü dini vecibelerinin engellenmesi gibi durumları içeren aslında tam bir kültürel soykırım denemeseydi. Bu uygulamalar çok büyük sıkıntılara yol açtı. Süreç içinde baskı ve şiddet politikaları arttı, soydaşlarımızda yaşadıklarından kurtulmak için 1989’un Mayıs ayında daha büyük gösteriler tertip etti. Bulgar totaliter güçleri bu gösterilere başa çıkamayacağını düşündü ve Türk azınlığı sınır dışı etmek için harekete geçti. Sınır dışı uygulamaları kapsamında 2 Haziran 1989’dan 1990 yılının Mayıs ayına kadar vizeli ve vizesiz toplam 345 bin 960 kişi ana vatan Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakıldı” dedi.
Zorunlu göç olayının ‘sürgün’ diye tanımlanabileceğini, Bulgaristan’dan Türkiye’ye zorunlu göçün 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da görülen en büyük göç hareketi olduğuna dikkat çeken Arslan; “Yaşanan sürecin en başından itibaren soydaşının yanında olan Türkiye, Bulgaristan Türklerine kapılarını açtı ve tüm unsurlarıyla birlikte 24 Mayıs 1989’daki göçte soydaşlarını bağrına bastı. Zorunlu Göç’ün 33. yıl dönümünde öz kimliğini savunan ve bu uğurda hayatını kaybeden soydaşlarımızı sevgi ve rahmetle anıyorum” dedi.