uluslararası evden eve nakliyat uluslararası evden eve nakliyat uluslararası evden eve nakliyat
MustafakemalpaşaMustafakemalpaşa BelediyesiKemalpaşa TatlısıMücadele HaberKöşe Yazarları
DOLAR
41,9802
EURO
48,8945
ALTIN
5.545,78
BIST
10.941,79
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
21°C
İstanbul
21°C
Çok Bulutlu
Pazartesi Yağmurlu
25°C
Salı Hafif Yağmurlu
20°C
Çarşamba Açık
18°C
Perşembe Açık
20°C

DEMOKRASİ, SİYASET VE DEVLET ADAMI

23.09.2025 07:00 | Son Güncellenme: 23.09.2025 11:25
A+
A-

Siyasette insan kolay yetişmez.

Bir defa siyasetin yaşı olmaz, kendini sağlıklı, hazır, tempolu, dinamik hisseden herkes siyaset yapabilir. Siyaset sadece milletvekili olmakta değildir. Yerel yönetimlerde, belediyelerde, parti teşkilatlarında her safhada siyaset yapmak mümkündür.

Siyaset, vatana ve millete hizmetin en mukaddes ve hassas evresidir. Ülkenin yönetimini, huzur, esenlik, güvenlik içinde geliştirmek, refah devleti kurmak seçimler yolu ile sandıkta beliren milli irade ile siyasetçiye emanet edilmiştir. Siyasete soyunanlar seçimlere hazırlanırken dünyanın en demokrat adamları oluveriyorlar. Bireysel özgürlüklerden, vatandaşın devlete karşı korunmasından, girişimcinin önündeki engelleri kaldırmasından, hür teşebbüse imkânlar verileceğinden, insan haklarının sonuna kadar savunucusu olacaklarından dem vuruyorlar. İnsanlar bunlara inanıyorlar. Aslına bakarsanız samimi oldukları zamanlardan da şüphe etmemek gerek. Hele daha önce devlet deneyimi olmayan siyasetçiler öylesine esip gürlüyorlar ki, ‘işte’ diyor vatandaş, ‘yıllardır özlemini duyduğum siyasetçi.’ Oylar toplanıp sandıklara doluyor ve o ağzından bal damlayan siyasetçi iktidara geliyor.

Siyasetçilik devlet adamlığıyla paralel bulunamayabiliyor. Siyasetçi çok konuşmalı, iyi hatip olmalı, mugalata ve aldatmacayı becerebilmeli, hazır cevap olmalı. Devlet adamı tam aksine durup düşünmeli ve tane tane konuşmalı. Ağzından çıkacak her söz devleti bağlayacaktır. Milletlerarası diplomasi dili gibi devlet adamının da görevli olduğu zamanlara ait özel bir dili olması gerekiyor.  Devlet adamı eleştirmez. Devlet adamı tartışmaz. Devlet adamı muhataplarını hakir görmez, küçük düşürmez. Devlet adamı kırıcı konuşmaz. Ama siyasetçi hele seçim dönemlerinde çok konuşur, muhalefeti ya da iktidarı eleştirir; kırar, döker kamuoyu önünde gülünç duruma düşürmeyi hedefler. O halde nerede devlet adamı, nerede siyasetçi olduğunu unutmamak gerekiyor.

Siyaset adamı kendi tarzında, alanında faaliyet gösteren diğer siyasetçilere karşı eleştirel, kınamacı, açık arayıcı olabilir. Ama başka alandaki kitlelere karşı, gönül bağlılarını, maksat bağlılarını, STK mensuplarını siyasi rakipleri gibi görüp onlara aynı tarzı uyguladığında o kişi artık ne siyasetçi ne de devlet adamı özelliğini göstermiyor demektir.

İşte demokrasi meselesi bizde iktidara gelinceye kadar geçerliliği olan bir taşıma değerdir. İktidara gelindikten sonra artık birey, vatandaş unutuluyor, devletin sahibi olarak bütün güç ve iktidarla devlet koruma altına alınıyor. Kitlelere emretmek, ağzından çıkacak bir cümle ile toplumu bir yöne sevk etmek, ülkenin parasını idare etmek, servetine servet katmak şehevi bir haz kaynağı.

Düne kadar siyasetçi olunan devlet kurumlarının sahibi olarak o kurumları himayeleri altına almak, oraya kendi adamlarını yerleştirmek, kendi siyasi emellerine hizmet ettirmek hemen her siyasetçinin, devlet adamını genel zaafı olarak ortaya çıkıyor.

‘Benim ordum, benim polisim, benim memurum, benim esnafım, benim çiftçim, benim emeklim, benim YÖK’üm’ söylemleri gırla gidiyor. Birey özgürlüğü devleti ve devlet kurumlarını tehdit unsuru olarak algılanıyor. Böylece de iktidara gelen genlerindeki esaslara teslim oluyor.

“Dediğim dedik, benim borum öter, bu çöplük benim, buranın horozu benim. Ben iyi bir liderim. Eşim menendim bulunmaz. Ben bu millete Allah’ın bir lütfuyum. Benim değerimi bilin, bakın nasılda sizi kalkındırıyorum. Benim görüşlerime itiraz etmeyin. Ben ne dersem o. Her hangi bir iş yapılıyor ve benim haberim varsa o artık suç değildir. Hırsızlık yolsuzluk diye soruşturma açacaksanız bana haber verin. Ülkenin ekonomisi çöker. 10 milyon çalınmasın diye soruşturma açarsanız ekonomi tepe taklak olur, borsa düşer, döviz yükselir, ülke daha çok zarar eder. En iyisi mi hırsızlığı yolsuzluğu boş verin. Asıl milli iradeyi çalanlara bakın.”

Evet demokrasi konusunda ağzından bal damlayan siyasetçi sonunda bu söylemlere gelip dayanıyor.

Hiç kimse bulunmadık Hint kumaşı değil, görevler, makamlar emanet, gelip geçici. Önemli olan her türlü fedakârlıkta bulunup halk adamı olmak. Hak için ahlaklı olarak çalışıp hizmet etmek, bu gök kubbe altında hoş bir seda bırakıp kalıcı eserler bırakmaktır.

Siyasette benlik, kibir, küslük olmaz, öteleme olmaz, kucaklaşma olur, sevgi, saygı olur, vefa dur.

Dostça kalın.

Yazarın Diğer Yazıları
Kirmasti Kervan