Bir zamanlar okulda yaptığımız münazaraların favorilerinden, ‘çok okuyan mı bilir çok gezen mi’ sorusunu hatırlattı bana.
Seyahat etmek sadece fiziksel değil, zihinsel gelişim için etkin bir araç. Zor olan kararı verip yaşadığımız çevrenin dışına çıktığımızda ise, zihnimiz oluşturduğumuz ön yargılardan arınmak için çaba harcamaya, ‘acaba mı’ demeye başlarız. Rutinlerimizden uzaklaştıkça, soruların cevapları için hayal gücümüze de başvururuz. Seyahat, inovasyon için ilham kaynağıdır. Çalışanların ofis duvarlarının dışına çıkması, yeni insanlarla tanışıp, seyahatlerinden edindiklerini kendi Yaşamlarına aktarması önemli bir kriterdir. Konfor alanınızdan çıkmaya gayret edin. İşinizin başındayken hiçbir zaman tam anlamıyla rahat olmazsınız. Hep hataları, kusurları arar, hep daha çok çalışır, hep daha iyiye gitmek için kendinizin ve işinizin en büyük eleştirmeni olursunuz. Seyahat tüm yolcuları alışkanlıklarından çıkmaya, yeni şeyler denemeye, alışık olmadıkları iklimlerde zaman geçirmeye, zorlukları aşmaya iter.
Risk almak yolculuk eden insanın kaçınılmazıdır: insanlık tarihi boyunca seyahat, yalnızca bir ihtiyaç değil aynı zamanda kültürlerin kaynaşmasının, ticaretin gelişmesinin ve bireyin kendini tanımasının en temel yollarından biri olmuştur.
Seyahat özgürlüğü: Bir insan hakkı mı? Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 13. Maddesi, ‘Herkesin, herhangi bir devletin sınırları içinde serbestçe dolaşma ve oturma özgürlüğü vardır’ der. Aynı madde, bireyin ülkesini terk etme ve geri dönme hakkına da işaret eder. Yani seyahat özgürlüğü, yalnızca bir lüks değil, temel bir insan hakkıdır.
Seyahat özgürlüğünün savunulması, seyahat özgürlüğünün sınırlandırılması, aslında bireyin öğrenme, kültürel etkileşim ve özgürlük alanlarını daraltır. Vatandaşların, seyahatin bir ‘lüks tüketim “değil, temel bir hak olduğunu savunmaları önemlidir. Seyahat sadece gezmek değildir; ufuk acar, kültürleri tanıtır, önyargıları kırar. Dünyaya kapalı kalmak, sadece bireyi değil toplumları da daraltır.
Ahmet Haşim, ‘Seyahatname okumanın tadını öteden beri bilirim’ diyordu. Meraklıları bilir, şairin nesir kitapları arasında çok güzel seyahat notları vardır. Kim sevmez ki gezmeyi, dolaşmayı, seyahat etmeyi? Esasen yolculuklar insanın ufkunu genişletir, bakış açısını derinleştirir, düşünmeye, tefekküre ve anlamaya sevk eder. Seyahatlerimizin, gezilerimizin zekâtını verelim. Yani, seyahatten, geziden döndüğümüzde yaşadıklarımızı, gördüklerimizi, hatıralarımızı, güzellikleri çevremize anlatalım veya yazalım ki, başkaları da bilgilensin, özensin, imrensin ve senin gibi onlarda seyahate çıksın.
Evliya Çelebi bir gün rüyasında Hazreti Peygamberi görür ve çok heyecanlanır.
Kâinatın Efendisi’nden, ‘Şefaat Ya Resulallah’ talebinde bulunacağına telaşla, ‘Seyahat Ya Resulallah’ deyiverir. Rivayet odur ki Çelebi, bu isteğinin ruhsatını alır ve yola çıkar. Tam 51 sene boyunca yedi iklim, dört mevsim her tarafı arşınlar.
Yılın 365 günü, 4 mevsim seyahatler, geziler yapılıyor. Çeşit çeşit seyahat, gezi organizasyon turları var. Cennet vatanımızın, Türkiye’mizin 81 ilinde gezilip görülmeye değer çok güzel yerler var. Ekonomimize uygun, sağlığımıza ve işimize uygun seyahatlere zaman ayırıp gidelim. Bizim inancımıza göre; seyahat etmekte sıhhat vardır. Tebdil-i mekânda ferahlık, huzur, bereket vardır.
Bu makalemi 27 Eylül Dünya Turizm günü nedeniyle hazırladım.
Kazasız, hastalıksız, cezasız seyahatler, geziler diliyorum. Sevgiyle, dostça kalın.