uluslararası evden eve nakliyat uluslararası evden eve nakliyat uluslararası evden eve nakliyat
MustafakemalpaşaMustafakemalpaşa BelediyesiKemalpaşa TatlısıMücadele HaberKöşe Yazarları
DOLAR
38,4248
EURO
43,8138
ALTIN
4.139,38
BIST
9.490,90
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
21°C
Cumartesi Çok Bulutlu
14°C
Pazar Parçalı Bulutlu
15°C
Pazartesi Çok Bulutlu
14°C

ERZURUM’LU BEY-NAMAZ AHMED BABA

10.02.2024 13:46
A+
A-

Erzurum’un merkeze bağlı Kümbet Köyü’nde etrafı kerpiçle çevrili bir mezar vardı.

Şimdi yerinde duruyor mu? Haberim yok. Belki gidenler, görenler vardır.

O mezar ‘BEYNAMAZ AHMED’in mezarıdır. Peki, kimdir bu BEYNAMAZ?

Ne yapmış ki?  Kendi gitmiş ismi kalmış.

BEYNAMAZ Türkçe sözlükte ‘Namaz kılmayan’ kişiye verilen bir isimdir.

Kelimenin aslı Farsça Bİ-NAMAZ kelimesinden türemiş bir sözcüktür.

Kümbet Köyü’nde vakti zamanında bir ağa varmış. Ağanın yanında eski tabirle hizmetkâr olarak yaşayan, onun emrinde getir götür işlerini yapan, fazla konuşmayan, biraz safça bir gariban

AHMET varmış. Köydeki konuşma üslubu ile ‘AHMED ‘ varmış.

Ezan okunduğu zaman, Ahmet kaybolur gidermiş. Nere gider, ne yapar, kimse bilmezmiş.

O yüzden de köylü ona BEYNAMAZ AHMED, yani, ‘namaz kılmayan Ahmet’ ismini vermiş.

Velhasıl kelam…

Gel zaman git zaman, ağa hacca gitmeye karar verir.

Ağanın erkek evladı yokmuş. Hacca giderken evini, barkını, malını, mülkünü ailesini

BEYNAMAZ AHMED’e teslim edip düşmüş yollara.

Tabi o zamanlar böyle indi bindi, lüks konforlu hac seyahatleri yokmuş. Uzun yorucu ve meşakkatli yolculuklar. Bugün ki gibi elde telefon, günde on defa arama sorma ‘geldik, indik, bindik, yedik, içtik, kaldık, gördük’ muhabbetleri yok.

Mekke’den Medine’den, Mina’dan, Arafat’tan canlı yayın, arama muhabbetleri de yok.

Ağamız o günün şartlarında kutsal topraklara varıyor. Başlıyor VAZİFE’İ HACCI edâ etmeye.

Aradan günler geçiyor, yorgunluk uykusuzluk had safhada.

Ağa biraz dinlenmek için Mekke’nin duvarına sırtını yaslayıp otururken, gözleri süzülür, yarı uykulu yarı uyanık bir vaziyette evini, köyünü, hanımını hayal ederken, gözünün önüne hanımının yaptığı sıcak helva kokusu gelir. Şimdi olsa da yesem diye hayal eder, iç geçirir.

BEYNAMAZ AHMED’de O anda köyde evin bahçe duvarına yaslanmış uyukluyor.

Ağanın bu hali ona ayan olur…

BEYNAMAZ birden ayağa fırlar, koşarak eve girer. Ağanın hanımına derki;

-Hanım Anaaa…

-Ağamın canı helva çekmiş.

-Helva istedi, der.

Hanım Ana…

-Dur hele oğlum bu ne hal der.

Şöyle bir bakar AHMED’e .

İçinden derki…

Herhal Ahmed’in canı helva çekti, kendine isteyemediğinden ‘ağam istedi’ diyor.

-Tamam, Ahmed der… Ben helvayı yapayım, Sen gel, al götür der.

AHMED bahçede sabırsızlıkla bir sağa bir sola gidip gelirken, Hanım Ana elinde üstü bezle kapalı bir sahan helvayı kapıdan AHMED’e verir.

-Al oğlum götür ye.

Afiyet olsun der.

AHMED sıcak helvayı alır almaz bahçeden dışarı çıkar. Ağa’da Mekke’de yaslandığı yerde uyuklarken bir tıkırtı duyar. Gözlerini biraz aralar bakar ki, AHMED önünde duruyor.

-Ağam sana helva getirdim, der.

Ağa gözlerine inanamaz. İki eliyle yüzünü gözünü ufalar. Bir bakar ki, AHMED kaybolmuş önünde bir sahan sıcak helva. İki gözü yaş, ağlaya ağlaya sıcak helvayı yer. Tabağı beze sarıp heybesine koyar uzaklara bakar.

Nihayet vazife’i Hac biter…

Yine uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra ağa geç vakitte zar zor köye varır.

Hanım Ana kapıyı açar;

-Hacı Ağam gelmiş der buyur eder.

Elini öper, hal hatır edilir bir yorgunluk kahvesi içilir.

Ağa Ahmet’i sorar, nerde, nasıl diye.

Hanım Ana;

– Ahmed eyidir, geç vakit şimdi uyandırmayalım yerinde yatıyor, sabah erkenden gelir herhal, der.

Ağa heybesinden beze sarılı sahanı çıkarıp hanımına uzatır.

Hanım Ana gözlerine inanamaz…

Ağam bu sahan sana nasıl geldi?

Ben bu sahan ile Ahmed yesin diye helva yapmıştım.

Hacı Ağa iki gözü yaş ağlıyor.

Ahmet, Ahmet diyor.

-Hanım o helvayı Mekke’de Ahmet bene getirdi diyor.

Hanım Ana ağlıyor…

Vay Mübarek AHMED vay.

Sabah köylü haberi alır; Hacı Ağamız kutsal topraklardan dönmüş.

Gidip görmek lazım. Elini öpüp hayır duasını almak lazım. Sıra sıra ağanın evinin önüne gelmeye  başlarlar.

Ağa bahçeye çıkar, elini eteğini öpmeye gelenlere…

-Durun hele der…

Ahmed’i anlatır köylüye.

Beni görmeyin, gidin BEYNAMAZ dediğiniz AHMED’i görün. Elini öpün, hayır duasını alın. Helallik isteyin.

Ağanın anlattıklarından köylü hayretler içerisinde kalır.

Ahmed’in yattığı yere giderler. Maalesef artık çok geçtir. Ahmed ruhunu Mevla’ya teslim etmiştir.

Hakkı gel sırrını eyleme zahir,

Olmak istersen bu yolda mahir,

Harabat ehlini hor görme zakir,

Defineye malik viraneler var.

Rabbim Rahmet eylesin!

AHMED’in mekânı cennettir inşallah!

Bu vesileyle Miraç Kandilinizi kutlar, hayırlara vesile olmasını Cenabı Hak’tan niyaz ederim.

Ayrıca 6 Şubat Depremi’nde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı olanlara acil şifalar dilerim. Allah’ım tekrarından ve daha beterinden korusun.

BEYNAMAZ dedikleri muhterem zât, ezan okununca TAYYİ-MEKÂN EDİP KÂBE-İ MUAZZAMA’DA namazını kılıp gelirmiş. MEVLAM ŞEFAATLERİNE NÂİL EYLESİN.

Yazarın Diğer Yazıları
Kirmasti Kervan
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.