Şiirlerini 7 kitap halinde ‘Safahat’ isimli eserinde toplayan Mehmet Akif Ersoy, 1911’de yazdığı ilk bölümde Osmanlı toplumunun Meşrutiyet dönemini 1912’de yazdığı ‘Süleymaniye Kürsüsü’nde Osmanlı aydınlarını kaleme aldı. Milli Şair, ‘Halkın Sesleri’ adlı üçüncü bölümü 1913’te yazarken, ‘Fatih Kürsüsü’nde isimli eserini ise 1914’te kaleme aldı. Birinci Dünya Savaşı hakkında görüşlerini 1917’de yazdığı ‘Hatıralar’ eserinde işleyen Ersoy, 1924’te ‘Asım’, 1933’te ise 7. bölüm olan ‘Gölgeler’i okuyucuyla buluşturdu.
Mehmet Akif Ersoy, Türk milletinin hürriyet mücadelesi için yazdığı ‘İstiklal Marşı’nı ‘Safahat’ eserine koymadı. ‘Kur’an’dan Ayet ve Hadisler’ ile ‘Mehmet Akif Ersoy’un Makaleleri’ adlı çalışmaları ise vefatının ardından okunabildi. Arabistan’a 1917’de görevli olarak giden Mehmet Akif, 1918’de İstanbul’da kurulan Darul-Hikmet-i İslamiye Cemiyeti’nde başkâtip olarak çalışmaya başlar.
‘Asımın Nesli’ne Eylül 1919’da başlayan şair, 1924’e kadar şiir yazmaya devam etti.
VATAN MÜCADELESİ İÇİN ANADOLU’YA GİTTİ
Milli Mücadele’ye desteğini artırmak için Anadolu’ya giden şair, Ankara’ya izinsiz gittiği gerekçesiyle Darul-Hikmet-i İslamiye Cemiyeti’ndeki görevinden azledildi. Ersoy, Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 5 Haziran 1920’de Burdur Milletvekili seçildi. İstiklal mücadelesinde Anadolu’da etkili olan Akif’in, Kastamonu’daki Nasrullah Cami’nde verdiği vaazı basılarak diğer illere ve cephelere dağıtıldı.
Mehmet Akif Ersoy, 48 yaşında Taceddin Dergâhına yerleşti ve İstiklal Marşı’nı burada yazdı, 500 lira ödüllü İstiklal Marşı yarışmasına katılmayan şair, Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’in ricası ve arkadaşı Hasan Basri Bey’in teşvikiyle yazmaya başladı. İstiklal Marşı 17 Şubat’ta Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye’de yayınlandı, Bakan Hamdullah Suphi Bey tarafından meclis te okunan İstiklal Marşı, ayakta alkışlandı. İstiklal Marşı 12 Mart 1921’de ‘Milli Marş’ olarak kabul edilirken, Ersoy kendisine ödül olarak takdim edilen 500 lirayı hayır kurumunda bağışladı. Abbas Halim Paşa’nın davetiyle 1923’te Mısır’a giden Ersoy, Kahire Üniversitesi’nde Türk Edebiyatı dersleri verdi.
MİLLİ TARİHTE İZ BIRAKTI
Mehmet Akif Ersoy, büyük bir edebiyat, fikir, felsefe, aksiyon ve ilim adamı olarak milli tarihte önemli izler bıraktı. Zamanının önemli ilim adamları ve edebiyatçılarıyla çeşitli düzeylerde ilmi ve edebi çalışmalar yapan ve bulunduğu yeri ilim meclisine çeviren Ersoy, devrin birçok ilim adamı ve düşünürü ilişki Kurdu. Usta şair, eserlerine yansıyan felsefesini hayatına da aksettirdi. Düşüncelerini ve yazdıklarını hayatında uygulayan Ersoy’un en önemli özelliği ahlakıydı. Eserlerinde bir milletin ahlakını yüceltmek için çabaladı ve bunu önce kendi nefsine uygulayan bir duruş sergiledi. Başta ‘Safahat’ olmak üzere yazdığı eserler in gövdesini ‘ahlak’ konusu oluşturdu. Kaleme aldığı eserlerinde bir estetik görüşe de sahip olan Milli Şair, sanat anlayışında döneminde tartışılan görüşleri bilerek, bunlardan benimsediği ‘sanat toplum içindir’ düşüncesiyle eserlerine imza attı.
Akif, Abbas Halim Paşa’nın vefatından sonra rahatsızlanmasının ardından 1935’te Lübnan’a gitti. Lübnan’da sıtmaya yakalanan Mehmet Akif, 1936’da Antakya’ya ardından da İstanbul’a döndü. Nişantaşı’nda tedavi gören ve Abbas Halim Paşa’nın Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’na yerleşen Ersoy, 27 Aralık 1936’da 63 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un Edirnekapı Şehitliği’nde bulunan kabri ve Ankara’da iken yaşadığı sonrasında da müzeye çevrilen Taceddin Dergahı binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Ersoy’un şu iki mısrası henüz anlaşılmış değil, ne demek istediği bir türlü kavranmış değil.
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.”
2024 yılının son Cuması mübarek olsun, rahmeti, bereketi hepimizin üzerine olsun.