Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Genelkurmayı, Irak Cephesi’ne fazla önem vermedi. Çünkü bu cephe baştan aşağı Müslüman’dı, buradaki ordunun bir kısmı Suriye’ye, diğer Kısmı Kafkasya’ya kaldırıldı. Hâlbuki harp başlamadan önce İngilizlerin Irak’a saldırı planları yaptıkları ve bölgeye asker sevk edecekleri daha sonra anlaşılmıştı. 5 Kasım’da Osmanlı Devletine harp ilan eden İngilizler, General Barrett kumandasında 15 bin kişiyi Irak’a sevk ettiler.
Osmanlı Devleti’nin bölgedeki askeri zaafından faydalanan İngilizler, buradaki en ileri uç kasabası olan Şatt’ül Arab ağzındaki Fav şehrini ele geçirmişler ve 9 Kasım’da kuzey bölgesinden karaya asker çıkarmışlardı. Bir kaç yerde yapılan önemsiz çatışmalardan sonra 22 Kasım’da Basra’yı ele geçirdiler ve buradan 70 kilometre ilerdeki Kuma’ya ulaştılar. Bu sırada Osmanlı Genelkurmayı, Kafkasya’da bulunan Osmancık Taburu’nu emrine vererek Süleyman Askeri Bey’i burada görevlendirdi.
Süleyman Askeri Bey, bölgedeki aşiretlere güveniyordu. Bütün aşiretlere heyecanlı mektuplar göndermişse de ciddi bir karşılık bulamadı. Sadece İbnü’r-Reşid Osmanlı Devleti’ne sonuna kadar sadık kaldı. Bunun üzerine Süleyman Askeri Bey, Teşkilat- Mahsusa’nın bölgedeki elamanlarıyla faaliyete geçmiş ve önemli sayılabilecek silahlı kuvvet oluşturmuştu. General Barrett, Kuma’daki birliklerini takviye ederek 20 Ocak’ta Dicle’nin doğusundan Rota istikametine taarruz etmiştir. Muharebeyi yakından idare eden Süleyman Askeri Bey, iki bacağından yaralanmıştır. Bağdat ‘ta kaldırıldığı hastanede, bacakları karyola demirlerine bağlanarak askıya alınmış halde bile İngilizlere karşı taarruz planları yapmış, doktorların bütün ısrarlarına rağmen hastanede kalmayarak Nasıriye’ye intikal etmiştir.
11 Nisan gecesi Binbaşı Ali Bey tarafından Osmanlı Ordusu’na hücum emri verildi. Arap aşiret birliklerinden yalnızca Ziya Bey’in emrindeki Şammar Aşireti ile Uceymi Sadun Paşa’nın gönüllülerinin yararlılıkları dokunmuştu. Süleyman Askeri yaralı olmasına rağmen harekâtı sedyede takip etmeye çalışmıştır. Muharebenin üçüncü günü ümitlerin başa çıkmasıyla, sedyesinden kalkarak atına binmeye ve savaşa bilfiil iştirak etmeye çalışmışsa da bunu başaramamış ve kendisini sedyeye bırakmak zorunda kalmış, yanında bulunan aşiret reislerine şunları söylemiştir: “Kadınların bile muharebeye iştirak etmesini beklediğim böyle müşkül bir zamanda harbe seyirci kalmaktan utanmıyor musunuz? Köpekler bile yabancıları mahallelerine yaklaştırmazlar. Onlar kadar olamadınız.”
Gururuna yenilgiyi yediremeyen Süleyman Askeri, daha sonra intihar ederek hayatına son vermiştir.